Ömer Hayyam'
Bugün internette gezinirken bir dörtlük dikkatimi çekti ;
" Günahım var diye tasalanma,
Bunun için dertlere düşmek boşuna
Günah olacak ki Tanrı bağışlasn
Rahmet neye yarar günah yoksa "
Okuduğumda bir düşüncedir bende aldı başını gitti. Kendimde zaman zaman sorgularım çünkü bu tarz konuları...
her neyse.. Kime ait acaba bu sözler diye düşünürken, google amca sağ olsun bana yardımcı oldu :) Bu dörtlük Ömer Hayyam'a ait. Hayatında herkes illaki bir çok kez duymuştur Hayyam'ı fakat ben kendi adıma konuşayım; kendisi hakkında çok bir bilgim yoktu. Yani kimdir, nerede yaşamıştır... Çağımızın kolaylığı olan İnternet'te bir araştırma yaptım kendi çapımda. Az da olsa bir bilgim olmalı diye düşündüm. Daha sonra blogumda da bu bilgileri paylaşmak aklıma geldi. İşte Ömer Hayyam ...
Hayyam İranlı şair ve bilgin imiş. 1123/1136 yılları arasında, İran'ın da himayesi altında bulunduğu Selçuklu döneminde yaşamış. Hayatı, gençlik yılları kesinlikle bilinmiyor. Elde bulunan eserlerinden hayatıyla ilgili olan olayları biliyoruz. Mantık, felsefe, matematik ve astronomi konularında çalıştığı, bu alanlarda düzenli bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Hayyam ”Çadırcı” demekmiş. Bu takma adını, atalarının çadırcılık yapmaları yüzünden aldığı söyleniyor.
Ömer Hayyam, zamanında daha çok bilgin olarak ün kazandı. Gerek Hayyam'ın zamanında, gerek sonraki çağlarda yazılan kaynaklarda çağının bütün bilgilerini edindiği, o alanlarda derin tartışmalara girdiği, fıkıh, ilahiyat, kıraat, edebiyat, tarih, fizik ve astronomi okuttuğu yazılıdır. Zamanında, bir bilgin olarak ün kazanan Ömer Hayyam'ın edebiyat tarihindeki yerini sağlayan, sonraki yüzyıllarda da Doğu İslam dünyasının en büyük şairlerinden biri olarak anılmasına yol açan Rubaiyat’ıdır. Rubailer bizdeki manasıyla "dörtlükler"dir. İran ve doğu edebiyatındaki Rubai türünün kurucusu sayılırmış.
Hayyam, oldukça kolay anlaşılan, yumuşak, akıcı, açık ve seçik bir dil kullanır. Şiirlerinde gerçekçidir. Yaşadıkları, gördüklerini, çevresinden, zamanın gidişinden aldığı izlenimleri yapmacıklığa kapılmaksızın, olduğu gibi dile getirir. Ona göre, gerçek olan yaşanandır, dünyanın ötesinde ikinci bir dünya yoktur (!). İnsan, yaşadıkça gerçektir, gerçek ise yaşanandır. En şaşmaz ölçü akıl ve sağduyudur. İnsan bir akıl varlığıdır. Gerçeğe ancak akıl yolu ile ulaşılabilir. Müslüman bir toplumda yetişmiş olmasına rağmen, fikirlerini bu kadar rahat bir şekilde açıklayabilmesi ve bu tarz da bir düşünce şekline sahip olması gerçekten dikkatimi çekti. Demek ki, buradan da anlayabiliriz ki, Selçuklu döneminde bile olsa, insanların farklı fikir ve bakış açılarına bir saygı vardı, önem verilirdi!...
Onun şiirinde zamanın haksızlıkları, akıl almaz saçmalıkları ince, alaylı, iğneleyici bir dille yerilir. Dörtlüklerinin konusu aşk, şarap, dünya, insan hayatı, yaşama sevinci, içinde bulunduğumuz geçici dünyanın tadını çıkarma gibi insanla sıkı bir bağlantı içinde bulunan gerçek eylem ve davranışlardır. Şiirlerinde işlediği konulara, çokluk felsefe açısından bakar. Aşk, sevinç, hayatın tadını çıkarma, Hayyam’a göre vaz geçilmez insan duygularıdır, insan hayatının ana dokusu bunlarla örülüdür. Bazı dörtlüklerinde filozofça derin bir sezgi, açık ve seçik bir insan severlik duygusu, gösterişten, aşırılıktan uzak bir yaşama anlayışı görülür.
"Feleğin çarkı dönmeyecek madem muradımca,
Gökler ha yedi kat olmuş, ha sekiz, bana ne?
Ölüm bütün isteklerimi yok ettikten sonra
Ha dağda kurt yemiş beni, ha mezarda karınca. " demiş sevgili Hayyam.
Gökler ha yedi kat olmuş, ha sekiz, bana ne?
Ölüm bütün isteklerimi yok ettikten sonra
Ha dağda kurt yemiş beni, ha mezarda karınca. " demiş sevgili Hayyam.
Hepimiz bu hayatın yongasında yuvarlanıp, kavrulup, çarpa çarpa, zaman zaman belki düşe kalka pişiyoruz! Öyle anlar geliyor ki, YETER artık diyebiliyoruz. Ama şöyle bir dikkat edince bakıyorum, Hıristiyanın dan, Yahudisine, Budistine, Müslümanına, demek istediğim dinler de değil aslında ama, herkes başı dara sıkışınca sığınacak bir liman aramıyor mu? Eğer yoksa böyle bir liman, nedir o zaman içimizdeki bu hissiyat. Var olmayan bir şeye, var diyemeyeceğimiz gibi, diyorum ki, var uzaklarda bir yerde her şeye bir sebep. Acaba nasıl bu kadar emin olabilmiş Hayyam , bu ölümün, her şeyin bir sonu olduğuna! Ya yanılmışsa, ya aslında Yüce Adalet varsa ve ölüm aslında bir başlangıçsa...
Yorumlar
Yorum Gönder